Ana Sayfa

28 Eylül 2011 Çarşamba

Karagöl’de Piknik

Geçen cumartesi akşamı ertesi gün için kahvaltı ve piknik yerleri araştırırken İzmir merkeze yaklaşık 25 km. uzaklıktaki Karagöl'e gitmeye karar verdik.

Gördüğümüz fotograflardan etkilenmemek elde değil.Yolun biraz engebeli oluşu bilmek bile bizi yıldırmadı,. Doğayla içi içe,trafikten uzak bir gün çok cazip bir fikirdi.

Kahvaltı ve piknik malzemelerimizi altıktan sonra sabah 10.00 gibi yola çıktık. Yamanlardan sonra tırmanmaya başladık. Evet, yol biraz bozuktu ama gidilemeyecek kadar kötü değildi.

Yukarı tırmandıkça enfes bir görüntü vardı, Sasalı tarafına kuşbakışı bakışta. Çam ağaçları arasından geçerken temiz havayı solumayı özlemiş sanki ciğerlerim. Köylerin yamacından geçerek gidiliyor. Bir an için orada yaşayanlar insanları kıskandım daha doğrusu doğal yaşamlarına imrendim.

Giderken yol kenarlarında böğürtlenleri gördük. Hemen durup toplayıp yemeğe başladık, çok uzun zaman oldu dalından kopartarak böğürtlen yemeyeli. Eylül Naz’ında ilk böğürtlen yiyişiydi hem de dalından.

Sonunda geldik, orman içindeki Karagöl’e.

Önce bir masa ayarlamak gerekiyordu, buraya kim gelir, kim bu kadar yolu çeker diye düşünürken kalabalık şaşırttı açıkçası. Göl kenarında bir masaya eşyalarımızı koyduktan sonra, aile içi işletme olduğunu düşündüğümüz salaş ama güzel restorana gidip doğal bir kahvaltı yaptık. İlk kez armut reçeli yedim, süperdi.

Karagöl’de  ördekler var, ayrıca balıkta tutulabiliyor. Gerçi Serhan bir tane bile tutamadı ama tutanlar vardı.

Çocuklar için park var ama bana pek tekin gelmedi. Tadilat yapılması gerekiyor. Parka gidelim diye tutturan Eylül ne kaydırağa, ne salıncağa ne de tahterevalliye binmedi. Ona bile güven vermedi:)

Tuvaletler kötü değildi,girilebilir.

Kozalak toplamak ve yürüyüş yapmak çok dinlendirici oluyor.

Masaya yakın bir yerde çeşme vardı. Eylül çeşmede el yıkama ya da şişeye su doldurma olayına bayıldı. Ki kaç kez suyum bitti bahanesiyle soluğu orada alıyordu. Çeşmenin üstünde de kocaman “sabun kullanmayınız” gibi bir uyarı yazısı yazıyordu. Ama bizim insanımız sabun ne kelime çeşme başında deterjanla bulaşıklarını yıkıyordu!

Eylül bol bol göle taş attı,yerlerde yuvarlandı,orman içi yürüyüş yaptı.Mis gibi temiz hava da mışıl mışıl uyudu.

Hava çok kararmadan yola düştük. Biraz yorgunluk vardı ama yeşilin içinde gidiyor olmak değerdi yorgunluğa.

Şehirden kaçmak kafa dinlemek adına güzel bir yer, çok rahatsız etmese de kalabalık oluyor pazarları. Bu arada giriş ücretli.


25 Eylül 2011 Pazar

Son Kez İçtim

Bu kez son dedim…

04 Eylül 2007 de son sigaramı içip, o gün sigarayı bıraktım, kendi isteğimle. Destek alarak bıraktım. Ankara’da otururken bir kez desteksiz bırakmayı denemiştim. Yaklaşık 3 ay süren bu süreç bana ızdırap gibiydi. Ve tekrar başlamıştım.

2.denememde İzmir’e yeni taşınmıştık, sigara çok rahatsız etmeye başlamıştı. Havası nedeniyle ve sigaranın da etkisiyle sabahları yorgun kalkıyordum, öksürüyordum, bilumum şeyler işte. Sonrasında Ersoy’la “Sigarayı Bırakmaya” karar verdik.

Biorezonans Tedavi yöntemiyle sigarayı bırakanlar olduğunu biliyordum ve İzmir’de de araştırıp bize en yakın klinikten randevuyu aldım. Balkona oturtuttular ve son sigaramızı içmemizi istediler. Sigarayı terk ediyor oluşum hüzünlendirdi biraz ama artık kararlıydım, istemiyordum. Evet son sigaramızı yarısına kadar içip verilen tüpe koyduk.   

Tedavinin en güzel yani fiziksel bağımlılığı bitirmesi. O gündür bugündür sigara içmiyorum. Tek tük kahve ile içiyorum ama içime çekemiyorum, unutmuşum çünkü sigarayı içmeyi.

Gittiğim yerlerde açık/kapalı yer arama gibi eziyet yok artık hayatımda.

Yemeklerin tadını almaya başladım, çayın ve kahvenin sigarasız çok güzel olduğunu,üzerimize sinen sigara dumanının aslında ne kadar kötü koktuğunu fark ettim. Dilim yarım metre dışarıya çıkmadan merdiven çıktım. Hırlamadan nefes almanın eşsiz bir şey olduğunu keşfettim.

Diyorum ki ben bu meleti nasıl içmişim senelerce. Sigara içiyorken bu lafı söyleyenleri anlayamazdım. Şimdi öyle iyi anlıyorum ki :)

Hamile kalmadan 1 sene önce bırakmıştım sigarayı ki hiç planladığım bir şey de değildi. Tertemiz bir vücutla hamile kaldım.

Ben sigara bağımlısı değilim :)



3 Eylül 2011 Cumartesi

Ben Yaptım ! :)

  • Eylül Naz sorulan sorulara artık daha net cevaplar vermeye başladı. Hatta kurduğu cümlelerin sayısı da arttı. Mesela ;


“Anane tuvate gitti. Yüzü kirlenmiş. Yüzünü yıkıyor”

“Anne en Hayat’a gidiyom. Oyun oynicaz. Parka gidicez.”

Anne bengidiyom. Parka gidiyom. Atakam da geldi. İrem gelmedi.”

  • Söyleyemediği kelimeler var hala ama sesli olarak tekrarlıyor ta ki doğru sesi çıkarana, doğru kelimeyi bulana dek.


  • Uyanık olduğu zamanlarda çok konuşmaya, çok soru sormaya başladı. Bazen ben yoruluyorum onu dinlemek ama o sormaktan, konuşmaktan yorulmuyor. Aynı soruyu belki 10 belki 15 kez soruyor, cevabı bilmesine rağmen. Onun da kolayını buldum, eğer aynı soruyu sorarsa “sen söyle” diyorum, cevaplıyor ve artık o sorudan vazgeçiyor. J


Soruların başında;

“Anne bu ne?” ya da “Anne …. nerde?”

Ve şimdilerde ki takıntılı sorusu

“Nereye bakıyon?”

  • En sevdiğim huylarından birisi de “bunu kim yaptı/kırdı/döktü/düşürdü/dağıttı...”diye sorduğumda yanımıza gelip, sanki gururlanır gibi


“Anne ben yaptım” demesi.

Umarım bu hep böyle devam eder. Bu konuda çok hassas davranıyoruz. Yanlış bir şey yaptığında ve bunu bize söylediğinde tepkili yaklaşmıyoruz. Düzeltebileceği ya da toplayacağı bir şey ise “o zaman toplamalısın” ya da “düzeltmelisin” ya da “bunu yapmak için bize yardım et” diyoruz.