Ana Sayfa

25 Ekim 2012 Perşembe

Ayrılık Deneyimi

     Ufff ne çok ara vermişim öyle ki yazacak birçok şey varken. Tembellik, uyuşukluk, başka bir izahı yok bunun.
     
     Bu yaz bir ilk deneyim daha yaşadık kızımla; benden ayrı ilk tatiline gitti babasıyla. Yaklaşık 10 uzun gün birbirimizi göremeyecek, dokunamayacak, öpüp koklayamayacaktık. Aklımı bu düşünceler sarmışken hep üzgün buluyordum kendimi. Çözüm bu değildi ikimiz için tabii ki de. Günler öncesinden ikimizde hazır olmalıydık ki süreç ızdıraba dönüşmemeliydi. Neden onlarla gelemeyeceğimi biliyordu artık bu da işimi kolaylaştırdı, ama en çok da bizi anlıyor olmasıydı.
     
     Güzel deneyimler edindiği bir köy tatili yaptı kızım, babaanne, kuzen ve amcalarıyla. Ailesini tanımasını, onlarla güzel, uzun ve sağlam ilişkiler kurmasını önemsiyorum. Ki akrabalık ilişkilerinin zayıflamaya yüz tutmaya başladığı bir zamanda.
     
     Bense, onu çok ama çok özledim. Onun iyi, kaliteli vakit geçirdiğini bilmek beni rahatlatan bir durumdu. Ayrıca beni soranlara verdiği cevap durumu gerçekten algıladığının bir göstergesiydi. “Annem gelemedi çünkü patronun ona izin vermedi!” Çok sık olmasa da telefonla görüştük.
     
     Havaalanına onları almaya gittiğimde birbirimizi öyle özlemiştik ki, onu oto koltuğuna oturtturmak gelmedi içimden. Arka koltukta birlikte oturup, emniyet kemerimizi bağlayıp sarıldık öptük, kokladık birbirimizi. Biliyorum yanlıştı yaptığımız ama, anne-kız birbirimizi çok özlemiştik
  
Dipnot: Trafikte çocuğunu araç koltuğuna oturtturmayan aileleri şiddetle eleştirir, özelikle ön koltuğa oturtanlara çok kızardım. Hala öyleyim fikrim değişmiş değil. Ama bu düşüncemin aksine davranacağım aklımın ucundan geçmezdi.
Bir Köy Macerası

27 Nisan 2012 Cuma

Adana Notları

İş değişikliğim nedeniyle bir süre tatil yaptım evde. Gerçi göz açıp kapanıncaya kadar geldi geçti ama iyi geldi. O kadar çok yapılacaklar listesi vardı ki, neresinden başlayacaktım listenin.  Aman boş ver, gez toz işte. Veee kızımla birlikte Adana yolları taştan demeye karar verdim J
2 yaşını geçti ve uçakta onun da bir koltuğu var artık. İki yaşını doldurduktan sonraki ilk yolculuğumuzda koltuğa oturtamamıştım, benim için hala küçük deyip bebek kemerini takıvermiştim. Ama artık kucağa oturamayacak kadar büyüdü. Bu kez beni hiç yormadı, kemerini bağladık ve ilk kez, uçakta koltuğa oturup yolculuk yaptı.
Çocukların dikkat, seçicilik, gruplama konusundaki algısı çok yüksek oluyor. Bu konuyu çoğu kez tecrübe ettiğim halde her seferinde yeniden öğreniyormuşum gibi şaşırıyorum.
Yolculuk esnasında şarkı söylemeyi çok seven kızım yine bildiği şarkıları mırıldanıyordu. Bir tanesinin melodisi tanıdık geldi ama ne olduğunu çıkartamadım. Tekrar söylemesini istediğimde Hande Yener-Havaalanı şarkısını söylüyordu. Bağlantıyı hemen kurmuştu.
Adana’ya inip babaanneye doğru yola çıktığımızda-ki doğduğundan bu yana 3.gelişi- ,amcası arabayı çok yakınına park etmediği halde binayı rahatlıkla buldu. Amcasını, Mehdi abisini, Buket(onun tabiriyle Nuket)ablasını, Elif bebeği unutmamıştı.
Güzel bir altı gün geçirdik orada, neyse ki hava da bizden yanaydı. Yedik, içtik, gezdik, mümkün olduğunca herkesle görüşmeye çalıştık. Kızım bol bol babaanneyle ve amcayla vakit geçirdi.  
Gitme zamanı gelmişti. Dönüşler her zaman zordur, giden için de kalan için de.  Babaanne doya doya öptü kızını, sarıldı amcası . Kontrolden geçip,el sallayıp bindik tekrar uçağa.
Bu yolculuğumuz da bir ilk yaşadık, kızımla. Uçak havalandıktan sonra kucağıma gelmek isteyen kızım, oturduktan sonra üzerime işedi, evet evet kucağımda otururken işedi. Onun gibi benim de ıslandı üzerim. Neyse ki onun yedeği vardı ama benim yoktu. Şimdiye kadar hiç düşünmemiştim aslında kendim için de bir yedek kıyafet taşımayı. Böyle bir şey  de başıma gelebilirmiş hem de en olmadık yerde. İnene kadar sorun olmadı, oturdum öyle ıslak ıslak ama indikten sonrası… Gerçek şu ki; çokta kötü hissetmedim kendimi, bu  çok normal bir durummuş gibi rahattım,valiz bile bekledim. Demek ki yanında çocuk var ise her şey olağandır diye düşünmeye başlamışım da haberim yok.

18 Mart 2012 Pazar

Tuvalet Sürecindeki Uygulamalarımız

Sanırım Eylül Naz bu tuvalet işini halletti. Herhangi bir değişiklik olmazsa,umudumuz o yönde, bu tuvalet süreci ile ilgili son yazım olacak.

Tuvalet sürecinde uyguladığımız yöntem;

·         Başlama tarihi ile ilgili belirli bir takvim belirledik

·         Belirlediğimiz tarihin öncesinden Eylül Naz’a ne yapacağımızı çok sık olmamak kaydıyla anlattık. Hatta bunu yakın gördüğümüz kişilerin yanında paylaştık

·         Sınıftaki arkadaşlarından kimlerin bezi bıraktığını öğrenip kullanarak Eylül Naz’a duyurmaya çalıştık.

·         “Dedikodu yöntemini” çok sık kullandık.

·         Aralıklarla açıklamalarda bulunduk, bez ve tuvaletle ilgili. Aslında bebeklerin bezi yürüyemedikleri için kullandığını, yürüyebilselerdi kaka/çişini tuvalete yapacaklarından bahsettik.

·         Özendirme yolunu denedik. Dışarı çıktığımız da artık onunda anne gibi tuvalete gideceğini anlattık. Dışarı çıktığımız da ya da bir yere oturduğumuz da “anne çişim geldi” diyor gelmese bile,tuvalete girme olayını yaşamak adına

·         Kakayı tuvalete yapmayıp altına yaptığında şöyle kısa bir hikaye anlattık; “Kakanı tuvalete yapmalısın tatlım ve kakayı artık evine göndermelisin. Onun annesi-babası merak ediyordur şimdi. Sifonu çekip kakana artık hoşça kal demen gerekiyor.” İşe yaradı mı bence yaradı. Çünkü bu konuşmadan sonraki gün de kakasını tuvalete yapmaya başladı ve “ anne kaka artık evine gitti, değil mi?” diye sordu. Böyle bir olaya aracı olmaktan, bir şeye yardım etmekten çok memnundu. Sifonu çekip kakasına el sallamasından anlaşılıyordu bu. Bir süre devam etti bu seremoni. Sonrasında tekrarlamadı “hoşça kal “ mevzusunu.

·         Ödüllendirme uyguladık özellikle kakayı tuvalete yapma konusunda. Fakat alışkanlığa dönüştürmeden ve ödül için yapma bilinci oluşmadan kestik ödül verme olayını.